ANA SAYFA 
 KTFF 
 MİLLİ TAKIMLAR 
 LİGLER 
 KUPALAR 
 BİLGİ BANKASI 
Futbolda Özgüven ve Motivasyon (Futbol Gelişim Dergisi) 14/06/2012
Futbolda Özgüven ve Motivasyon (Futbol Gelişim Dergisi)
Özgüven ve motivasyon, günlük hayatımızda olduğu gibi, futbolda da çok sık kullanılan terimlerdir ve bu yüzden pek çok kişi özgüven ve motivasyonun, futbolun keyfine varmada ve performansında çok önemli etmenler olduğunu vurgular. Öyleyse, özgüven ve motivasyon nedir? Bunları nasıl geliştirebiliriz? Aşağıda bu soruların cevaplarını açıklamaya çalışacağız.

Yazan: Yrd.Doç.Dr.Mehmet Özçağlayan (Futbol Gelişim Dergisi) 

İnsan ilişkileri içinde güven duygusu çok önemli bir yer tutar. Elbette bu, iletişim süreçleri için de geçerlidir. Güvenmediğimiz bir insanla aramızda sağlıklı bir sosyal ilişki, sıcak bir yakınlık; etkili, açık ve dürüst bir iletişim geliştiremeyiz. Öyleyse güven nedir? Güveni en basit anlamıyla, "korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu" olarak açıklayabiliriz. Bu tanımı, insanın insanla etkileşimi açısından değerlendirirsek, bunun güven duygusunun sadece bir yanını oluşturduğunu anlayabiliriz: Başkalarına karşı güven duymayı… Hâlbuki insan ilişkileri ve iletişiminde kurulacak güven duygusu karşılıklıdır. Bu yüzden, konuya bir de başkalarının bize bakış açısıyla bakarsak, aynı güven duygusunu bizim de onlara vermemiz gerektiğini görebiliriz. Peki, bunu nasıl başaracağız? Öncelikle kendimize güvenerek... Çünkü kendine güvenemeyen insan başkalarına da güvenemez ve dolayısıyla başkaları üzerinde bir güven duygusu yaratamaz. Hayatın her alanında olduğu gibi futbolun gerektirdiği her türlü ilişki ve iletişim süreçleri içinde, özellikle takımımızda karşılıklı bir güven duygusu geliştiremezsek, o takımda yer alan bireyler kendilerini rahat hissedemez ve bu da onları, içinde yer aldıkları takımın bir parçası olmaktan, takım ruhundan uzaklaştırır. Öyleyse takımda, takımı oluşturan tüm oyuncular ve ekibimiz arasında da bir güven yaratmamız, buna da önce kendimizden başlamamız gerekecektir: kendimize güven duymak, kendimize inanmak; kısacası, Özgüven duygusunu geliştirmek... Özgüven Özgüven, kendini ve sınırlarını bilerek cesaretle, korku duymadan karar alabilme ve harekete geçebilme duygusuna, inancına sahip olmak demektir. Bunu iyi anlayabilmek için biraz daha açalım: Hepimiz güne başlarken ve gün içinde zaman zaman aynadaki görüntümüze bakarız. Bazı zamanlarda aynada gördüğümüz insanı çok beğenir, ona bakmaktan mutlu oluruz. Bazı zamanlarda ise aynada gördüğümüz insanı beğenmeyiz, onu kendine güvensiz, korkak, çekingen ya da başarısız buluruz. Aslında aynada her gün gördüğümüz aynı insandır, ama içinde bulunduğumuz ruh haline göre, bizim ona bakış açımız ya da onu algılayışımız farklılıklar gösterir. İnsanlar kendilerine güvendiği zamanlarda daha mutlu, kendileri ile barışık ve pozitiftir. İşte, kendimize yönelik iyi duygular geliştirmemiz sonucu kendimizi iyi hissetmemizi sağlayan bu şey de ÖZGÜVEN'dir. Özgüven, bize yaşamla, karşılaştığımız sorunlarla mücadele etme gücü, zorluklar karşısında yılmadan dayanma gücü veren çok önemli bir kişilik özelliğidir. Futbolda, kendine güven genellikle pozitif davranışlara, kendimize ve futbol yeteneklerimize inanmamız anlamına gelir. Bu, bize yapmamız önerilen davranışları ya da verilen görevleri başarıyla yerine getirmemizi sağlayan bir inançtır. Bu anlamda kendine güven, kendine yararlı olmak olarak da değerlendirilebilir ve aslında bu da belirli bir süreç içinde üzerinde durularak, çalışarak öğrenilebilir ve geliştirilebilir. Hayatın birçok alanında olduğu gibi futbolda da kendimizi geliştirebilmek ve amaçlarımıza ulaşabilmek için, her şeyden önce kendimize güven duymalı, kendimize inanmalı ve kendimizi önemli hissetmeliyiz. Olumsuz düşüncelerden uzaklaşmalı; çevremizi, iletişim içinde olduğumuz kişi/kişileri iyi izlemeli ve iyi dinlemeliyiz. Bunun başladığı yer de kendi iç iletişimimiz ve içsel motivasyonumuz olacaktır. Kendi gücümüze, yeteneklerimize, sorumluluklarımıza sahip çıkarak kendimizle kuracağımız barışık bir iletişim, başkalarıyla iletişimimizi de iyileştirecek, geliştirecektir. Çünkü içsel motivasyonun ön koşulu, kendimize inanmak ve güvenmektir. Motivasyon konusuna geçmeden önce burada, kendimizle kuracağımız bu barışık iletişimi, yani "iç iletişimi" açmak yararlı olacaktır. İç İletişim Bir süreç olarak iletişim, bireyin başka birey veya bireylerle kurduğu bir paylaşma eylemidir. Dolayısıyla iletişim tek yönlü olmayıp, iki yönlü (etkileşimli) bir süreçtir. Bizler, iletişim süreci içinde yalnızca başkalarından mesaj almaz, mesaj da göndeririz. Böylece, bu mesaj alışverişi içinde karşılıklı olarak etkilenir ve değişime uğrarız. Bu açıdan iletişim, kendimizi ve çevremizi değiştirmekte kullandığımız bir araç olarak son derece önemli bir işlev görmektedir. Bunun yanında kendi yaşam deneyimlerimizden de bildiğimiz gibi, her insanın kendi içinde, kendisiyle kurduğu çok özel bir iletişim süreci de vardır. İletişim kurma yeteneğimizi, iletişim becerimizi geliştirme yolunda öncelikle kendimizle iletişimi, yani bu öz kişisel iletişimi gerçekleştirebilmeliyiz. Bu, bir tür iç ses geliştirip "kendimizle konuşmak, kendimizle ilgili değerlendirmelerde bulunmak" demektir. Bu da, insanın kendini hiç kandırmadan olduğu gibi görmekten, kendini dürüst ve gerçekçi bir şekilde değerlendirmesinden geçer. Yani bir tür özeleştiriyi sürekli yapabilmek, (kendimizi geliştirme anlamında) kendimizi incelemekten ve sorgulanmaktan vazgeçmemek... İç İletişimi, kendimizi geliştirme, özgüven kazanma yönünde değerlendirebilmek: Kendimizle iletişimde; • Her konuda ve ortamda kendimizi haklı çıkarmaya çalışmamalı, olabildiğince tarafsız ve nesnel (objektif) olmaya çalışmalıyız. • Kendimizle barışık olmalı, kendi gücümüzü ve sınırlılıklarımızı tanımayı amaçlamalıyız (güçlü ve güçsüz yanlarımızı kendimizi kandırmadan anlamaya, tanımaya çalışmalıyız). • Bunu yaparken de olumsuzluklarla karşılaştığımızda, "bak işte yine hata yaptım, benden adam olmaz" karamsarlığına asla kapılmamalıyız. Umutsuzluğa düşmeden, kendimizi "kötü, iflah olmaz" gibi nitelendirmelerle suçlamadan, değişebileceğimiz, hatalarımızı düzeltebileceğimiz umudunu içimizde geliştirmeye ve beslemeye çabalamalıyız. • Ülkemizde insan ilişkileri içinde çokça karşılaştığımız "ya hep, ya hiç" tarzında yaklaşımlardan uzak olmaya çalışmalıyız. Elbette insan her şeyi tam ve mükemmel bir şekilde yapmaya çalışır, ama bunun her durum ve zamanda istediğimiz şekilde gerçekleşmesini bekleyemeyiz. Hayata "ya hep, ya hiç" mantığıyla bakan insan, bir işi tam olarak yapamadığında kendini hemen "başarısız, beceriksiz bulur" veya tam olarak yapamayacağı korkusuyla daha hiç denemeden onu yapmaktan vazgeçer. Kendini yetersiz ve güvensiz bulmaya başlar, kendine ve hayata dair olumlu bir düşünce geliştirmekte zorlanır. Oysaki birçok şeyi deneyerek, yaparak öğrenir ve kendimizi ancak bu şekilde geliştirebiliriz. İç iletişimde dengeli olmak bu yüzden son derece önemlidir; iç iletişim, kendimize karşı dengeli ve adil olmamızı gerektirir. Kendimizle kurduğumuz bu iç iletişim süreçlerinde, suçu hep kendimizde bulmamız, özgüvenimizi ve motivasyonumuzu olumsuz etkileyecektir. Tersine, suçu hep başkalarında ve kendimizin dışında aramamız da kendimize dair sağlıklı ve gerçekçi bir değerlendirme yapmamızı engelleyecek, bizi "kendimizi kandırmaya" götürecektir. Kendine güven, insanın kendisiyle ilgili olarak olumlu ama (kendini hiç kandırmadan) gerçekçi bir tutum içinde olmasını gerektirir. Bunu yakalayabilen insan, kendini doğru bir şekilde değerlendirmeyi, kendini olduğu gibi kabul etmeyi, hatalarını görüp onları olumlu yönde değiştirmeyi kolaylıkla başarır ve ardından "hayatım benim kontrolümde" duygusuna erişir. İşte özgüvenin başladığı nokta da tam burasıdır. Bu noktadan sonra, kişi kendi iyi yanlarını görebilmeyi, yapabildikleriyle kendini takdir etmeyi, yapamadıklarına da kendi sınırlarını bilme anlamında bakabilmeyi öğrenir. Beraberinde, yapamadıklarını daha çok çalışarak başarabileceğine dair bir güven ve inanç geliştirebilir. Bu inancı da kendisiyle dürüstçe kurduğu iç iletişimle geliştirmeyi öğrenir. Kendi içindeki bu "ses", insanın kendini nerede frenleyeceği veya harekete geçirebileceği noktasında en önemli yardımcısı olmaya başlar. Çünkü kendini doğru değerlendirerek geliştirdiği bu "iç ses", insanı özellikle zor durumlarda, kendisi için en doğru olana yönlendirecektir. Burada elbette başkalarının ne söylediğini dinlemek de önemlidir. Ama onların bize söylediklerinin hepsini doğrudan kabul etmek yerine, kendi düşünce süzgecimizden geçirmeyi de becerebilmek gerekir. Kendini olumlu ve olumsuz tüm yanlarıyla gerçekçi bir şekilde görüp değerlendirebilen insan, (elbette başkalarının söylediklerini de dinleyip, kendi için doğru olanları yaşamına aktarmakla birlikte) kendi içinde geliştirdiği bu olumlu "iç sese" kulak vermeyi, bu sese güvenmeyi de öğrenir. Hata yaparım korkusundan uzaklaşıp, deneyerek/yaparak öğrenmeye yönelir. Risk olsa bile harekete geçmekten çekinmez. Çünkü bütün bunları yeni bir şeyler öğrenme fırsatı olarak görür. Fırsatlar da kendini buna hazırlayan insanlara gelir. İşte, motivasyonun başladığı yer de burası olmaktadır. Motivasyon Motivasyon, bireyleri amaçlarına ulaşmak için harekete geçiren, hedefledikleri yere varmaya, beklentilerini gerçekleştirmeye, sonuç almaya yönelten bir dürtüdür. Ülkemizde özellikle genç futbolcu gelişiminde yapılan önemli hatalardan biri de motivasyonu hep dışarıdan insanlara kazandırılabilen bir dürtü olarak değerlendirmek olmaktadır. Baştan beri anlatılanları değerlendirdiğimizde, aslında bu konuda her şeyin başladığı yerin, insan ve insanın iç dünyası olduğu; motivasyonun da insanın kendisiyle kuracağı pozitif bir iç iletişimden, kendine duyduğu güven ve inançtan geçtiği görülecektir. Sporda, özellikle futbolda dış motivasyon da elbette önemlidir; ama hep yapıla geldiği gibi, "haydi aslanım, haydi koçum, sen bunu yaparsın" demekle oyuncularımızı her durum ve zamanda motive edebileceğimizi düşünmek gerçekçi olmayacaktır. Burada oyuncularımızda esas geliştirilmesi gereken içsel motivasyon olmalıdır. Daha önce de değindiğimiz gibi, içsel motivasyonun ön koşulu, kendimize inanmak ve güvenmektir. Yani, özgüven geliştirebilmek… Buraya kadar anlatılanlardan yola çıkarak ve futbolun içindeki gelişim süreçlerini de düşünerek özgüven ve motivasyonu şimdi daha iyi değerlendirebiliriz: Özgüven, kendimizi doğru bir şekilde değerlendirmemiz ve yeteneklerimizi geliştirerek, arzularımızı gerçekleştirebileceğimiz, hedeflerimize ulaşacağımız konusunda kendimize güvenmemizdir. Bunun iki aşaması vardır: İlk aşaması zihinseldir ve nereye gideceğimizi önce kafamızda, aklımızda oluşturmamızdır. İkinci aşaması, gideceğimiz yere ulaşmak için harekete geçmektir. İşte bu yüzden, hemen "haydi aslanım, haydi koçum, sen bunu yaparsın" yaklaşımını (dışsal motivasyon) kullanmak yerine, kişinin kendi içinde büyüteceği, "kendini ateşleyeceği" bir içsel motivasyon geliştirebilmek, futbolun içindeki düşünce ve eylemlerde başarının temellerini oluşturmaya yardımcı olacaktır. Kendine güvenen insanlar, bazı hedeflerine ulaşamasalar bile, bunun nedenlerini görebilen, kendini kabul etmeyi ve olumlu düşünmeyi sürdürebilen insanlardır. Başarılı bir içsel motivasyon için de enerjiye gereksinimimiz vardır. Kişinin harcaması gereken bu "enerji", vücudunun ve aklının ne durumda olduğuyla ilgilidir. Sözü edilen enerji, kişilik özelliklerimizle de yakından ilgilidir. Özgüven motivasyonun temelidir Özgüven kişiliğimizin en sağlam kalelerinden biridir. Buraya kadar anlatılanlardan rahatlıkla çıkarabileceğimiz bir sonuç da, özgüvenin motivasyonun temelini oluşturmasıdır. Hayatta ve elbette futbolda, bizi bekleyen fırsatlar sınırsız ve heyecan vericidir. Bu heyecanı ve ateşi, içimizde yaratabilmek ve yaşatabilmek çok önemlidir. Kendimizi nasıl gördüğümüz, kendimize inancımız ve bu inancımızı başkalarına aktarabilme becerimiz, bu fırsatları nasıl değerlendireceğimizi de belirleyecektir. Başarılı antrenör ve teknik direktörler de, bunu görmesini ve değerlendirmesini bilenler arasından çıkacaktır. Özgüven kendini beğenmişlik değildir Özgüven, içsel gücü açığa çıkaran ve kişiye hareket cesareti veren bir duygudur ve bu da kendini bilmekle ilişkilidir; yani, kişinin kendini alçakgönüllü bir şekilde değerlendirmesine dayanır. "Kendini bilen" kişi nereye varabileceğini bilir ve bu yönde harekete geçer. "Kendini ateşleyen" kişi, artılarını ve eksilerini görür, eksilerini de sürekli artıya dönüştürür. Risk olsa bile harekete geçmekten korkmaz, çünkü eylemin bir öğrenme süreci olduğunu bilir. Futbolda korkuyu unutalım; kendimize inanalım ve güvenelim, korku bizden uzak olsun Kendine güven, konsantre olmamıza yardımcı olur: kendimizi güvende hissettiğimizde zihnimiz boşalır ve iyi oynamak için ne gerekiyorsa ona konsantre oluruz. Bu bize pozitif duygular da verir: kişi kendini güvende hissettiğinde, baskı altında daha sakin ve rahat davranabilir, daha rahat oynar. Özgüven oyuncuların oynama stilini de değiştirebilir: Kendine güvenen oyuncular kazanmak için oynarlar; risk almaktan, harekete geçmekten çekinmez ve maçın kontrolünü ele geçirirler. Güveni düşük olan oyuncular ise sadece kaybetmemek için oynarlar, hata yapmak istemezler ve topla olduğunca az temas etmek isterler. Kendine güven, oyuncunun eforunu ve dayanma gücünü de tetiklemektedir: Kendine güvenen oyuncular daha fazla performans göstermek ister. Ancak burada şuna da dikkat etmemiz gerekir: Özgüvenli bir futbolcu olmak uygun bir performansı garantilemeyeceği gibi, yetersizliklerin de üstesinden gelemez. Fakat özgüvenin bulunmaması durumunda, optimal (en uygun) performansın yakalanması da neredeyse olanaksızdır. Özgüven ve motivasyon, insanın yaşamında olumlu eylemler yaratmasına yardımcı olur İnsanlar, birçok kez sonucun ne olacağından bütünüyle emin olana kadar harekete geçmezler. Diğer bir deyişle daha faaliyetlerine başlamadan başarı güvencesi beklerler. Ülkemizde çokça gördüğümüz bu yaklaşım elbette yanlış bir beklentidir; böyle düşünerek genç insanlarımızın, futbolcularımızın gelişimine de engel olmaktayız. Unutmayalım, fırsatlar da ancak onu değerlendirmesini bilecek, motive olmuş insanların önüne gelir. Bizler de güvence beklemeden eyleme geçmeli, yeteneklerimizi sonuna kadar kullanarak amaçlarımızı gerçekleştirmeye çalışmalıyız. Başarısızlıklarımızdan yılmamalı, başarısızlıklara ise eksiklerimizi görmek ve kendimizi hangi alanlarda geliştirmemiz gerektiğini öğrenme amacıyla bakmalıyız. Böyle düşünmeyi öğrenebilirsek, içimizdeki en iyiyi ortaya çıkarmanın da önünü açmış oluruz. Bu yüzden, en iyiyi ortaya çıkarma konusunda umudumuzu ve olumlu düşünceleri her zaman içimizde taşımalıyız. Elbette tüm bunları, ülkemizde futbolun gelişiminde çok önemli bir yere ve etkiye sahip olan değerli teknik direktörlerimiz ve antrenörlerimizin de katılımı ve desteğiyle, kendimizi gelişimlerine adadığımız genç futbolcularımıza da anlatabilmeli, öğretebilmeliyiz. Çünkü bu içsel gücü açığa çıkaran, bize hareket cesareti veren özgüven, aslında öğrenilebilen ve geliştirilebilen bir duygudur; üzerinde durarak, çalışarak bunu geliştirebiliriz. Her insan doğuştan gelen belirli yeteneklere sahiptir ve bu yetenekleri beceriye dönüştürülebilir. Yetenek genel anlamda potansiyel bir güçtür; işlenirse açığa çıkar, yani beceriye dönüşür. Günümüzde her yetenek altın değerindedir, yeter ki işlensin, işlenebilsin. Bunun için gerekli olan da, zengin uyarıcıların olduğu bir çevredir. Futbolumuza yeni yetenekler kazandırmak ve genç futbolcularımızın gelişimi için bunu yaratacak olan da değerli antrenörlerimiz başta olmak üzere, ülkemizdeki tüm futbol ailesidir.

Kaynaklar: Genel İletişim. Editör: U. Demiray. PegemA Yayıncılık, Ankara, 2003. Çocukta ve Ergende Özgüven (Ders Notları). Z. Koruç. TFF-Futbol Gelişim Direktörlüğü. İstanbul, 2010. İletişim (Ders Notları). M. Özçağlayan. TFF-Futbol Gelişim Direktörlüğü. İstanbul, 2012. 

Kaynak: TFF - www.tff.org
Diğer Haberler :
Asbuzu ile U16 Ligi için imzalar atıldı
Başkan Sertoğlu ve yönetimi, TC Lefkoşa Büyükelçisi Serim'i ziyaret etti
Digiturk Kıbrıs ile KTFF arasında BTM Ligleri için protokol imzalandı
Kıbrısonline ile "Bilişim Sponsorluğu" protokolü imzalandı
Saydam U14 Ligi için protokol imzalandı
Site İçi Arama

KTFF Kurullar
Yönetim Kurulu
Merkez Hakem Kurulu
Tahkim Kurulu
Disiplin Kurulu
Bölge Terfi Müsabakaları (BTM) Ligi Kurulu
Etik Kurulu
Uyuşmazlık Çözüm Kurulu
Eğitim-Üst Kurulu
Sağlık Kurulu
KTFF Teşkilatı